Varlık devri, bir malın/mal topluluğunun ya da işletmenin mülkiyetinin bir gerçek veya tüzel kişiden başka bir gerçek veya tüzel kişiye devredilmesi olarak tanımlanır. Varlık devri konusu, Türk Hukuk Sistemi’nde özel olarak düzenlenmemekle birlikte, muhtelif kanunlarda bu konu ile doğrudan ya da dolaylı ilintili hükümler bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili hükümlerin başında malvarlığı ve işletme devirlerine ilişkin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 202 ve 203. maddeleri ile şirket birleşmelerine ilişkin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 134-158. maddeleri gelmektedir.
Borçlar Kanunu’nun 202. maddesine göre, ‘‘Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesi’nde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.’’ Yine aynı kanunun 203. maddesine göre, ‘‘Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler.’’ Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesinde işletme devri özel olarak yeniden düzenlenerek işletme devri halinde bu devrin kapsamı ve şekli hükme bağlanmış, 134-158. maddelerde ise şirket birleşmeleri özel olarak düzenlenmiştir.
Birleşme ve satın alma türündeki faaliyetlerden istenen sonuçların elde edilmesi için öncelikle Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve özelde ise birleşecek şirketlerin tabi olduğu yasal zemini belirleyen mevzuat hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda bahsi geçen maddelere göre, bir tüzel kişilik bir işletmeyi (şirket) varlıkları ve borçlarıyla birlikte devraldığında, bu şirketin borçlarından ve alacaklarından da sorumlu olur. Türk Borçlar Kanunu’nun 202 ve 203. maddesinden de anlaşıldığı üzere, alacaklılara bildirilmesinden veya duyurulmasından itibaren iki yıl boyunca devreden ve devralan, borçların ödenmesinden ortak olarak sorumlu tutulur.
Devreden ve devralan arasındaki ilişki, bir işletmenin varlıkları ve borçlarının devri için yapılan sözleşmeye bağlıdır. Ancak 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 7. maddesi uyarınca belirli bir piyasada hakim durum oluşturacak veya mevcut bir hakim durumu güçlendirecek nitelikteki birleşme ve devralmalar yasaklanmış olup belli değerin üzerinde bu kapsama girebilecek devirler de Rekabet Kurulu iznine bağlanmıştır. Devrin yasal onayı mevzuatta öngörülen iletişim araçlarıyla duyurulmalıdır.
Varlık devri, satan şirketin geliri olarak kabul edilebileceğinden vergilendirilebilir ve bu nedenle kurumsal vergi yükümlülüğü söz konusu olur. Varlık devri, genellikle varlıkların satış değeri üzerinden KDV’ye tabidir. KDV oranı farklı varlıklara göre değişiklik gösterse de (% 1, % 8 ve % 18), genel KDV oranı % 18’dir. Yatırım teşvik belgeleri gibi çeşitli yöntemlerle KDV yükümlülüğü azaltılabilir.
Varlık devriyle ilgili önemli maddeler:
a) Türk Borçlar Kanunu: Madde 202 ve Madde 203
b) Türk Ticaret Kanunu: Madde 134-158
c) İcra İflas Kanunu: Madde 280
d) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun: Madde 30
e) Rekabet Kanunu: Madde 7